Yalnız Gezegen

welcome

Siz Buraya Daha Önce De Gelmiştiniz. Tabii Gelmiştiniz Ya... Tabii. Ben Gördüğüm Yüzü Asla Unutmam. Buraya Gelin De Elinizi Sıkayım! Bir Şey Söyleyeyim Mi? Sizin Yüzünüzü Bile Görmeden, Yürüyüşünüzden Tanıdım. Castle Rock'a Dönmek Için Bundan Daha Iyi Bir Gün Seçemezdiniz.

Güzelim şehrim ve kondisyon bisikleti sorunsalı



Amacımız sadece bir kondisyon bisikleti almaktı. Ama en basit mevzular bile komik olaylara yol açabiliyor hayatımızda. Ya Tanrının espri anlayışı çok iyi ya da Truman Show gibi bir hayatım var, reyting alıyorum, bilemiyorum. Ankara'da Samanpazarı diye bir yer var Ulus tarafında. Şunu belirtmeliyim ki eski Ankara'da Ulus merkez gibi birşeymiş ama bugünlerde pek bir olayı yok. Ankara'ya gelirseniz gezmeyin yani. Heykel, eski meclis, güzel binalar bile burayı güzel yapmaya yetmiyor. Ben şahsen çok rahatsız oluyorum Ulus'ta. Ait olmadığım bir yerde gibi hissediyorum. Çünkü Çankaya'da yaşayıp hayatı boyunca merkez olarak Kızılay'ı kullanmış biri olarak, Ulus başka bir Ankara gibi görünüyor gözüme. Ama işte dediğim gibi burada Samanpazarı denilen bir yer var. Efendim Samanpazarı dediğimiz yer bir spotçular çarşısıdır. Yani hemen her türlü şeyi ikinci el ya da birinci el olup da uygun fiyata bulabilirsiniz burada. Güzel görünüyor değil mi? O halde küçük bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz. Burası asla düzenli bir yer değil ve ne, nerede hiç belli olmuyor. Mağazaları dolaşmadan nerede ne satılıyor anlamanız imkansıza yakın birşey. Ama annem ve ben kondisyon bisitleti almaya kararlı insanlar olarak gözümüzü karartıp mağazaları dolaşmaya başladık. Bir adam biz bir bisiklet gösterdi fakat ben bisikleti beğenmedim. Çıkarken oradan ara sokaklardan birinden çıkmaya yöneldik annemle. Adam arkamızdan bağırdı: "Oradan gitmeyin hanımefendi. Orası bayanlara uygun bir yer değil" Bayanlara uygun olmayan yerden geçmediğimiz için geri döndük ve biraz yürüdük. Oyun havalarının sesiyle renklenen sokaklardan geçtik. Sonra annem yanında ben olduğum için rahatsız oldu. O yüzden dümdüz yürüyüp Sıhhiye'ye çıktık. Gözünü sevdiğimin şehri ya, nereden dümdüz yürüsen Kızılay'a çıkarsın, bütün yollar Roma'ya çıkar hesabı. İstanbul neydi öyle be? Her neyse Kızılay'a doğru ilerlerken kendimi daha mutlu hissediyordum. Tanıdık topraklar.. Üniversitenin önünden geçerken bir grup oğlan bana gülümsedi:D Bu ne garip bir davranış böyle yahu, hani gülümsemenle aşık olmayacağım sana normalde de annem varken yapma be adam! Anneme ne dememi bekliyorsun? "Anne ben aşık oldum, gidiyorum." "Tamam yavrum aşka saygım var" Hakikaten salaksınız siz ya:) Her neyse işte Kızılay'a geldik sonra. Evime gelmiş gibi hissettim. Tamam Kızılay süper güvenli bir yer değil, bunu inkar etmiyorum ama canım o benim ya:D Kızılay'a geldikten sonra arkamızdaki çiftin konuşmalarını duyduk annemle: "Sabah bendeki eforu görmeliydin ama" "Evet sabah kıpır kıpırdın sen!" annemle bir kez bakışmamız gülmemiz için yetti:D Bu nasıl bir konuşmadır böyle ya? Seviyorum sizi Ankaralılar! Evet şehir milliyetçiliği yapıyorum:) Bunun dışında Lola da iyice komikleşti bugünlerde. Durup dururken Ricky'ye falan saldırıyor:D Bilmeyenler için minik bir not: Ricky benim kalp şeklindeki yastığımdır efendim. Neyse işte Kızılay'da bisikleti aldıktan sonra çok da kayda değer birşey yok aslında. Çılgınca bir bacak ağrısı dışında tabi:)
O değil de Ankara'yı seviyorum ben, gerçekten. Ve hayatımı da tabi:)

Bu yazı hakkında son bir not: Eğer size Ulus'taki Atatürk heykelindeki atın hangi ayağı havadadır diye sorarlarsa "Hiç biri" yanıtını veriniz:) İnsanlar genellikle bu heykeli Samsun'daki şahlanan atla karıştırıp "Ön iki ayağı" derler. Ama bizim heykelimizin bütün ayakları yere basar sevgili okuyucularım:)

0 yorum: