Yalnız Gezegen

welcome

Siz Buraya Daha Önce De Gelmiştiniz. Tabii Gelmiştiniz Ya... Tabii. Ben Gördüğüm Yüzü Asla Unutmam. Buraya Gelin De Elinizi Sıkayım! Bir Şey Söyleyeyim Mi? Sizin Yüzünüzü Bile Görmeden, Yürüyüşünüzden Tanıdım. Castle Rock'a Dönmek Için Bundan Daha Iyi Bir Gün Seçemezdiniz.

Yeşilimtrak


Şehir gürültüsünü seviyorum. İzmir'in korkunç sessiz sokaklarında yürürken bunu düşünürdüm. Ankara gürültüsünü özlediğimi. O aşırı soğuk günde dershaneye yürürken Hansi kulaklarıma zarifçe şarkısını söylemekteydi ve ben arabaların korna seslerinden onu duyamıyordum. Gürültülü ortamlarda bildiğin şarkıları dinlemenin şöyle hoş bir tarafı var: Duymuyorsun ama şarkıyı bildiğinden boşlukları kendin tamamlayabiliyorsun. Eskiden İngilizce dersinde şarkı dinlerdik biz. Boşluklar olurdu tamamlamaya çalışırdık. Hiç bir zaman bir şarkı sözlerini doğru düzgün yazamazdım ben dinleyerek. Ama araba gürültüleri insana bunu yaptırabilir. Neden sesi açmıyordum ama şarkıyı hastalıklı zihnimde tamamlamaya çalışıyordum sorusunun yanıtı ise çok orijinal bir şey değil. Annem ezilmemden korkuyor araba seslerini duymayınca. Ben de ona verdiğim sözden ötürü sesi sonuna kadar açmıyorum.

Dershaneden dönerken ölü yeşil bir kelebek gördüm ve hayatımda ilk defa yeşil kelebek gördüğümü farkettim. Çok güzeldi, çok yeşildi ve çok ölüydü. Yeşil. Böyle güzellikler ölmemeli, yok olmamalı.

Dershaneden dönerken yeşil kazak giyen bir adam gördüm. Kazağın rengi iğrençti, gözlerimi kamaştırdı, adamın yağlı saçlarıyla uyum içinde olması bile onu güzel yapmıyordu. Yeşil. Böyle kazaklar yok olmalı.

Annem bana gidip gelirken dinlemem için çılgınca listeler yapıyor. Bu listeleri çılgınca yapan şu, ne kadar abuk isimli şarkım var hepsini koyuyor ve şarkılar birbiriyle aşırı alakasız. La Isla Bonita'dan sonra çalan Lethe desem açıklayıcı olur herhalde. Geçen bizim evin oraya giden merdivenlerden çıkarken Stairs of Fire çalmaya başladı. Bu tesadüf üzerine kendi kendime gülümsediğimi farkettim. Belki de insanlar beni deli sanmışlardır. Tek tesellim merdivenlerin yanmıyor oluşu.

"Seray Sever patates sever patates sever dedim patates." Bilmenizi isterim ki aslında bu cümlenin Seray Sever'in yumrulu bitkiler hakkında ne düşündüğüyle hiç bir ilgisi yok. Bu aslında kimyadaki orbitalleri ezberlemek için kullandığımız bir formülümsüydü. (Güzel kelime.) Ama artık Seray Sever'in sebzeler hakkındaki görüşlerini yansıtan bir cümle kadar boş. Reform din adamlarına güveni azaltmış mesela. Din adamları derkenki güzel ulamanın bile değeri yok. Dina Damları hiçbir şey ifade etmiyor:) Etil alkol fermantasyonu hayatımın bir alanında karşıma çıkmaz gibime geliyor:D Vay be yıllarca bir sürü şey öğren. Bir gün sınava gir. Ertesi gün o öğrendiklerinin hiç kıymeti yok, her şey anlamsız be.

Eğer reenkarnasyon diye bir şey varsa ve ben bir dahaki hayatımda dünyaya dişi bir gonzales olarak gelirsem ablamın parmağını hiç ısırmam. Bana ne güzel mısır veriyor, çekirdek veriyor bak üşümeyeyim diye battaniye bile koydu minik çaplı derim. Çok iyi bir gonzales olurum. Efendi gibi tekerimi çeviririm, mısırımı yerim. Ben kalender gonzalesim. Güzel çirkin aramam, gerçekten.

0 yorum: